''Bağımlılık kişinin kullandığı bir madde, alkol, nesne ya da yapılan bir davranış üzerinde kontrolünü kaybetmesi; ruhsal, fiziksel, sosyal sorunlar yaşamasına rağmen bırakamamasıyla beraber oluşan bir beyin hastalığıdır. Bağımlılık bir çok şeye karşı gelişebilir; alkol, madde, sigara, kumar, internet, oyun, herhangi bir eşya veya davranış olabilir. Kullanım ya da davranış sıklığı azaldığında veya kesildiğinde huzursuzluk, uykusuzluk, öfke gibi yoksunluk belirtileri görülür. DSM 5 tanı ölçütlerine göre;
-Maddeye karşı yoğun istek duyma
-Tolerans geliştirme
-Yoksunluk belirtileri gösterme
-Maddeyi elde etmek, kullanmak veya etkilerinden kurtulmak için gerekli etkinliklere çok zaman ayırma
-İstenenden daha fazla ve uzun kullanım
-Maddeyi bırakmak veya kontrol etmek için istek, sonuçsuz çaba
-Olumsuz etkilerine rağmen kullanıma devam etme,
-Riskli durumlarda kullanıma devam etme
-Kullanımdan dolayı günlük etkinliklerin azalması
-Olumsuz bedensel ve ruhsal etkilere rağmen kullanımı durduramama
-Tekrar eden kullanım sonucu sorumluluklarını yerine getirememe
12 aylık süreçte bu kriterlerden üçü ile birlikte klinik açıdan sıkıntı ve işlevsellikte bozulma varsa kişi bağımlı diyebiliriz.
Bağımlılık birçok sebepten dolayı oluşabilir, psikolojik ve biyolojik etkenler bağımlılık sürecini etkilemektedir. Kişi ilk olarak merak duygusu ile kullanımı denemek isteyebilir. Merakla birlikte 'bir kereden bir şey olmaz' düşüncesi ile kullanım gerçekleşir. Bağımlılık beyinde ödül ve haz mekanizmasını aktive eder ve burda dopaminin yüklü miktarda salgılanmasına sebep olur. Dopamin; hafıza, düşünce, his, motivasyon, hareket, dikkat ve karar verme gibi birçok süreçte yer alan ayrıca keyif ve haz almamızı sağlayan bir nörotransmiterdir. Bu bölgede bağımlılık yapıcı maddenin kullanılmasıyla beraber ödül ve haz mekanizması zarar görür ve birey normalde yapmaktan keyif aldığı şeylerden haz alamaz hale gelir. Haz almak için madde kullanmak gerekir, zamanla maddeyi kullanmama yönündeki kontrol kaybolur. Sonuçta beyin doğru şekilde çalışmamaya başlar ve bağımlılık ortaya çıkar. Bundan dolayı bağımlılığı bir beyin hastalığı olarak ele alabiliriz.
Kişinin bağımlı olması fizyolojik ve psikolojik etkilere sebep olur. Bağımlılık yaratan maddelerin kullanımının aniden durdurulması ya da azaltılması sonucu ortaya çıkan bir dizi fiziksel ve psikolojik belirtiye yoksunluk belirtileri denir. Bağımlılık türüne göre değişmekle birlikte fiziksel olarak kişi bulantı, kusma, terleme, titreme, üşüme, kas ağrısı, kramp gibi olumsuzluklar yaşarken; psikolojik olarak da kaygı, öfke, halüsinasyon, duygu durumunda ani değişimler vb. yaşayabilir.
Bağımlılığın gelişme süresi kullanılan maddeye bağlı olarak maddenin türü, saflığı, kullanım sıklığı, kullanım süresine göre değişiklik gösterebilir. Ayrıca maddeye başlama yaşı da bağımlılığın gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Birey ne kadar erken yaşta ise o kadar bağımlı olmaya yakındır. Karakter özellikleri de bir kişinin ne kadar sürede bağımlı olacağını belirler. Birey dürtüsel ve risk almaya yatkın karakterdeyse daha kısa sürede bağımlı hale gelebilir.
Genelde bu hastalığın bir tedavisi olmadığı düşünülür. Bağımlılık şeker ve tansiyon hastalığı gibi kronik bir hastalıktır. Kişi tamamen iyileşmez ama düzelebilir. Bu kişinin tedaviye uyumu, motivasyonu ve kararlılığı ile mümkündür. Tedavi uzun bir süreç gerektirir, kişi tedavide ne kadar uzun süre kalırsa başarma oranı da o kadar artar. Tedavide ana hedef maddenin ya da davranışın bırakılması ve yeniden başlanmamasıdır. Bırakma sürecinde yoksunluk belirtileri ortaya çıkabilir, bu belirtilerin şiddeti kişiden kişiye göre değişebilir. Bu süreçte psiko-sosyal destek ile birlikte tıbbi destek de önem arz etmektedir.
Bağımlılık beraberinde birçok problemi getirdiği ve kişinin bunlarla baş etmesi gerektiği için psiko-sosyal destek de çok önemlidir. Depresyon, intihar riski, uyku sorunları, panik atak, kaygı, kendine zarar verme, öfke, ilişkilerde bozulma en sık rastlanan problemlerdendir. Kişiler genelde sorunlarıyla baş etme yöntemi olarak bağımlılık yapıcı bir maddeye ya da davranışa başvurur. Ancak kişi bağımlı olduğu için de problem yaşamaya başlar ve bu süreç bir kısır döngüye girer.
Tedavide, bağımlı kişinin bu kısır döngüyü kırması gerektiğinin farkına varması sağlanır. Kişiye bağımlılık, yaşadığı ya da yaşayabileceği sorunlar hakkında bilgilendirme yapılır. Hem bağımlılık hem de diğer sorunlarla baş etmesi için destek olunur. Ayrıca tekrar kullanımı önleme süreci için de tedavide olmak çok önemlidir. Kişi kullanmadığı sürece iyidir ancak tekrar kullanırsa aynı bağımlılık süreci başlar. Kişinin yaşamı boyunca bu maddelerden ya da davranışlardan uzak durması için neler yapabileceği öğretilir. Bunun için yaşamını tekrar düzenlemesi gerekmektedir. Bu yüzden aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, çevresi, işi, vb. tekrar ele alınır. Ayrıca boş zaman değerlendirmesi de tekrar kullanımı önlemek için gerekli adımlardandır.
Tedavinin etkililiği açısından aile desteği de çok önemlidir ve ailenin de tedavide olması gerekmektedir. Aileye karşılaşılabilecek sorunlar, kişiye nasıl yaklaşılması gerektiği ve ebeveynlik becerileri ile ilgili süreçte bilgilendirme yapılır. Tedavi süresince kişinin hayatındaki değişimlere ailenin de uyum sağlaması gerekir.
Tedavi yöntemi kişinin neye ihtiyacı olduğu, içinde bulunduğu çevre ve riskler göz önünde bulundurularak belirlenir. İyileşme döneminde ise kişiden kişiye bir takım farklılıklar görülse de genellikle her dönemin belli özellikleri vardır.
Yoksunluk Dönemi (0-1 ay): Bu dönem kişinin yoksunluk diye tanımladığımız fiziksel ve psikolojik sıkıntılarının olduğu bir dönemdir. Kişi bu dönemde olumlu ve olumsuz ani duygusal iniş çıkışlar yaşayabilir.
Erken İyileşme Dönemi (1-3 ay): İlk ayın sonlarına doğru, yoksunluk bulgularının kalkması ve alkol ya da madde kullanma isteğinin azalmasıyla birlikte kişi iyileştiğini, bağımlılık sorununun tamamen ortadan kalktığını düşünür.
Uzamış İyileşme Dönemi (3-6 ay): 3 ayın sonlarına doğru kişide sıkılma, yorgunluk, halsizlik, depresyon, ne yapacağını bilememe gözlenebilir. Kişi var olan değişim motivasyonunu kaybedebilir. Düzenli hayattan sıkılmış, eskiye özlem başlamış olabilir.
Yeniden Yapılanma Dönemi (6 ay ve sonrası): İlk 6 ay duygusal iniş çıkışların olması daha sık gözlense de 6 aydan sonrası yeni bir yaşam tarzı oluşturma, yeni arkadaşlar edinme, yeni keyif arayışlarının olması açısından daha rahat geçmektedir.
Tedavi uzun süren ve sabır gerektiren bir süreçtir, tedavinin başarılı olması için kişinin istekli ve kararlı olması gerekir. Kişinin tedavi sürecinde profesyonel destek almasının da iyileşme şansını arttırdığı unutulmamalıdır.
Comentarios